Ne Amerikalı ne Karayipli ama Britanyalı: UK Street Soul
80’lerin 90’ları selamladığı günlerde, Birleşik Krallık da acid house’u ve rave sahnesini selamlamayı artık geçmiş, onları gönülden kucaklıyordu. O dönem kulüplerde, sanayinin terk ettiği depo ve boş alanlarda kendine yeni bir ceket bulan İngiliz dans müziği, ’88-’89 yazları olarak bilinen İkinci Aşk Yazı ile farklı müzik topluluklarını bir araya getirdi. Acid house dans sahnesini domine ederken Birleşik Krallık’ın şehir içi mahallelerinde, street soul olarak anılacak bir gençlik hareketinin de sesi duyuluyordu. İngiliz kent merkezlerinin çok kültürlü yapısını DNA’sında barından bu müzik, hip-hop, soul ve R&B geleneklerinin yanı sıra reggae ve sound system kültüründen de etkiler taşıyordu. Bu yeraltı soul topluluğunun hikâyesine kulak vermek için konumu Londra, Hackney olarak işaretliyoruz.
Gecekondu mahallesinden kültür merkezine: Hackney
Çok kültürlü bir ortamda yeşeren çoğu yaratıcı üretime uygulandığı gibi, o canlı kültür sahnesinin kokteyl barlar, galeriler ve yüksek konutlarla yerinden edildiği, yani o çok iyi bildiğimiz soylulaştırma tarifi henüz uygulanmadan önce Hackney, siyah İngiliz sanatçılar için yaratıcı ve kültürel bir merkez olarak öne çıkan bir gecekondu mahallesiydi. Orta ve alt sınıfın, farklı kültürlerin şekillendirdiği zenginlik ve yoksulluğun bir karışımını sunuyordu. Özlemler, kültür ve sınıf farklılıklarıyla Hackney, büyük ölçüde endüstriye dayalı ekonomisinin cazibesiyle şehre ayak basan göçmen gruplarına ev sahipliği yapan bir yerdi. Tam da böyle bir ortamda, Hackney UK street soul için önemli merkezlerden biri hâline geldi.
Agbetu’nun laboratuvarı: Analog cihazlardan street soul’a
UK soul’un alt türü olarak doğan bu yeni ses, elbette yalnızca Hackney ile özdeşmiyordu; Notting Hill, Harlesden gibi başka mahalleler ve Manchester veya Birmingham gibi türle sıkı bağları olan şehirlerle de ilişki kurmuştu. Fakat Hackney, street soul’un en önemli mimarlarından Toyin Agbetu’nun yatak odasında kendi sound’unu aramasını yakından izledi ve türün az masraflı üretim tarzı ile bağımsız ruhunu şekillendirmesine şahit oldu. Birer örnek verirsek eski bir bilgisayar programcısı olan Agbetu bas hatlarını oluşturmak için Roland SH-101 veya Juno 106, Rhodes piyano sesini taklit etmek içinse basit bir elektrik piyano ön ayarı bulunan Yamaha TX7 veya Akai S950 sampler kullandı. Bu yaklaşım, türe alametifarikası olan daha ham ve içten bir tını, ayrıca güçlü davul ve baslarla karakterize edilen müzikal bir kimlik kazandırdı.
Acid house’un popülaritesine rağmen daha yumuşak ve duygusal bir sound arayışı içerisinde olan yaratıcılar, soul ve R&B etkilerini elektronik prodüksiyonla birleştirerek türün mayasını oluşturdu. Dalgalı bir denizdense akan bir su seviyesinde tercih edilen bpm, daha hafif ritim vuruşları (808), sosyal mesajlara da yer veren kişisel ve duygusal sözleriyle çağdaş R&B veya soul vokalleri, 80’ler tarzı synth melodileri, hip-hop esintili davullar ve funk klasiklerinden öğeler olmazsa olmazlarıydı.
UK street soul’u benzersiz kılan şey, şehir içlerindeki siyah toplulukların yaşantısını ve kültürel kimliğini yansıtan bir ifade biçimi oluşuydu. Sokak ruhuna sırtını yaslayan güçlü ses ve anlatılarla, bağımsız, tabandan gelen bir prodüksiyon ve dağıtım yaklaşımı benimsemesiydi. Öte yandan Amerikan işi soul, sanatçılara büyük bütçeli prodüksiyonlar ve pazarlama sağlayan tanınmış plak şirketleriyle halihazırda köklü bir endüstriye sahipti. Gospel gelenekleri ve kilise kültürü tarafından şekillenmişti.
Göçmen sokaklarında dolaşan Britanyalı sesler
Sivil haklar ve sosyal adalet konularına yer verilirken okyanus aşırı sokaklarda daha Britanyalı gençlere ve onların günlük hayatına değinen, ayrıca notalarını aşktan yana döken bir hava vardı. Onu ayırt edici kılan şekilde, UK street soul göçmen ve diasporik kimliğe daha yakındı. 1980’ler, Britanya’daki siyah topluluklar için önemli bir kimlik inşası dönemiydi. Windrush neslinin ikinci kuşağı, ebeveynlerinin ana vatanı olan Karayip kültürünü ve hem kültürel hem sınıfsal geçişlerle şekillenen Britanya’daki göçmen yaşamını birleştirerek kendine özgü bir siyah İngiliz kimliği inşa ediyordu. Street soul’un bu inşaatın bir ürünü olduğu Afrikalı Britanyalı Agbetu’nun Resident Advisor ile yaptığı söyleşide şöyle duyulabiliyor:
“Yaşadığım çevrenin bir ürünüydüm. Bir mahallede yaşıyordum, işçi sınıfındandık, dolayısıyla street soul, kim olduğumuzun ve nereden geldiğimizin doğal bir yansımasıydı. Bu füzyon, kültürel olarak yaşadığım her şeyin bir yansımasıydı; farklı müzik türleri, farklı mesajlar, hepsi bir araya geliyordu.”
Türün yaratıcıları Amerikan ya da Karayip formlarını basitçe yeniden üretmek yerine kültürel miraslarının özgün İngiliz ifadelerini yaratıyorlardı. Ne tamamen Jamaika müziğine (reggae veya lovers rock) bağlıydı ne de tamamen Amerikan R&B veya hip-hop’un bir kopyasıydı. Tamamen yeni bir şeydi: Britanya’da yetişen siyah gençlerin kendi deneyimlerini yansıtan bir ses.
Yeraltının kalbindeki titreşimli soul hareketi
UK street soul’un müzikal tuvalinde Britanya’ya has iki önemli ilham vardı: lovers rock ve Brit-Funk. Agbetu’ya Birleşik Krallık’ın kendi dans müziğini yaratabileceğini kanıtlayan Brit-Funk grupları ilham oldu, böylelikle 80’lerin başındaki ilk UK dans müziği dalgası street soul’un temelini oluşturdu. Birleşik Krallık’taki ilk yeraltı soul plaklarının çoğu da Elite Records gibi küçük dans müziği plak şirketlerinden çıkmış, sürece öncülük etmişlerdi. Master Tee mahlasıyla Agbetu önce Rosaline Joyce’un Lovers Soul albümüne imza attı, ardından türün en saygın gruplarından biri olan Deluxe’u, geçmişi lovers rock’a dayanan Delores Springer ile kurdu. Lovers rock, yani Britanya’nın duygusal reggae varyantı, street soul ile yakın bir ilişkiye sahipti. Hem siyah gençler için sevgiyi ve kendini keşfetmeyi ifade etmenin bir biçimiydi hem de bağımsız plak şirketlerinin desteğiyle gelişen bir müzik türüydü.
Kısacası, yaratıcıların ne büyük yapımcılarla ne anaakım medyayla ne de Amerikan soul müziğine bir alternatif olmakla işi vardı.
Yeraltı soul topluluğu; Britanya boyunca siyahların çoğunlukla yaşadığı mahallelerde, onların düşük bütçeli üretimlerine stüdyo olan yatak odalarında, bağımsız plak şirketlerinde ve sadık yeraltı dinleyicisinin kalbinde kendine bir yer buldu.
Kulüplerde, blues partilerinde ve korsan radyo istasyonlarında dönemin bir diğer çarpıcı DIY (Do-It-Yourself) sound’u olarak gelişti. Tür; Soul Connection, Deluxe, Special Touch, Fifth of Heaven ve Cool Down Zone gibi gruplar ve Intrigue, Soultown, Jam Today ve TSR (Top Secret Recordings) gibi bağımsız label’larla popülerleşti. Soul, funk ve reggae gibi türlerin yayılmasında önemli rol oynayan korsan radyolar LWR, Supreme FM ve Invicta Radio, popüler radyoların çalmaya pek oralı olmadığı street soul parçalarının duyulması ve kitlesine ulaşması için en önemli oyunculardan bazılarıydı.
Manchester ses hattı: Kulüpler, kadınlar ve güçlü vokaller
Birmingham’dan Bristol’a kadar street soul’un tatlı titreşimleri yankılanırken, bu radyolar Manchester gibi sesin yeni boyutlar kazandığı ve kulüplerde geliştiği bir diğer güçlü sahne için ayrıca önemliydi. Şehir, türün çok değerli temsilcilerine ev sahipliği yaptı: Fifth of Heaven ve Manchester street soul’unu şekillendiren güçlü kadın vokalistler Diane Charlemagne ile Denise Johnson. Mark Rae, Manchesterlı Grand Central Records’un kurucusu, Fifth of Heaven’ın Just a Little More parçasının Precinct 13 gibi önemli kulüplerde bir klasik haline geldiğini anlatıyor.
Öte yandan Mark Rae kitabı Northern Sulphuric Soulboy’da anaakımın yüzünü çevirdiği, Soul II Soul and Omar gibi daha ses getirmiş isimler de yok değil, street soul hikâyesini dünyaya duyurmak istiyor: “Benim açımdan MADchester hikâyesi, dış dünyaya satılan bir masaldı. Plak dükkanlarının hepsi jazz, funk, soul ve hip-hop satıyordu… Hip-hop ile karışmış soul müziği, 80 ile 105 bpm arasında değişiyordu. Bu tarz, ecstasy kullanan, çoğunlukla beyaz kalabalıklara uymuyordu. İşte bu yüzden bu hikâyeler bazen unutuluyor veya göz ardı ediliyor. Street soul, Britanya’nın sıklıkla unutulmuş iç mahallelerinden gelen bir aşk mesajıdır.”
Longing For Better Content?
No one belongs here more than you do.
Read thought-provoking articles that dissect everything from politics to societal norms. Explore critical perspectives on politics and the world around us.
Also, you can follow us on Instagram