Müzik Kültür

Evrenin ritmi: Spiritüel cazın kaotik meditasyonu

Evrenin ritmi: Spiritüel cazın kaotik meditasyonu
Literal
  • PublishedMayıs 1, 2025

Caz, doğduğu günden bu yana müzikal ve sosyal geleneklere meydan okuyan bir tavra sahip oldu. New Orleans’taki en erken günlerinden itibaren Afrika ritimleri, blues ifadeleri ve Avrupa armonik yapılarının benzersiz bir füzyonunu temsil ederek yerleşik Batı müzik geleneklerinin sınıflandırma kalıplarına sığmayı reddetti. Daha karmaşık bir müzikal dil yaratan 1940’ların bebop devriminden cool jazz ve hard bop hareketlerine dek hep akışkan bir yol izlemiş; Miles Davis’in 1959 tarihli Kind of Blue albümüyle özdeşmiş modal caz yaklaşımıyla geleneksel cazın kalıplarından kendini kurtarmaya başlamıştı.

1960’lar: Toplumsal dönüşüm ve müzikal özgürleşme

Müzisyenlerin cazda daha özgür ve yaratıcı alan arayışı, ABD’deki geniş sosyal hareketlerin baskıcı sosyal yapıları reddetmesiyle paralel gelişti. 1960’lar, Amerikan tarihinin en dönüştürücü dönemlerinden birini temsil ediyordu. Sivil Haklar Hareketi süregelen ırksal ayrımcılık ve ayrışmaya meydan okuyordu. Siyahların kendi sosyal kulüplerini kurmasıyla büyüyen caz, yıllar boyu baskıya karşı birlikte bir şeyler inşa etmenin sesi olmuştu. Öyle ki müzik direnişin sesi olmaktan başka bir yol zaten hiçbir zaman seçmemişti. 

John Coltrane ve Sun Ra gibi müzisyenler sivil haklar mücadelesi boy gösterirken geleneksel armoni ve ritmin ötesine geçtiklerinde, politik özgürleşme hareketleriyle yankılanan bir serbestleşme biçimini de beraberinde getirdiler. 1959’de yayımladığı The Shape of Jazz to Come albümü ve aslında yeni doğan harekete adını verecek 1960 tarihli Free Jazz (serbest caz) albümü ile Ornette Coleman, geleneksel armoni ve yapıyı parçalamaya öncülük etti. Bu isimler toplumda aradıkları özgürleşmenin sonik temsillerini yarattılar. Böylece cazın yeni formunda öngörülemeyen bir uyuma, sonrasında da kargaşaya yer açıldı.
Müzik yazarı Andy Beta, “Hem sokaktaki hem de sahnedeki düzensizliğin ortasında, aynı zamanda ruhani bir merkez arayışı, ilahi olanla bir birleşme arayışı vardı” diyor. Enerjik doğaçlamayı kucaklayan düzensizliklerle beraber müzisyenler, daha sonra sipiritüel veya astral caz olarak adlandırılacak yepyeni arayışlara köprü kurdular. Afrikalı Amerikalıların beyaz egemen Amerikan kültürü tarafından ötekileştirildiği bir düzende, müzisyenlerin hem alternatif bir kültürel arayışın içinde olması hem de i̇çsel ve kolekti̇f özgürleşmenin peşinde olması kaçınılmazdı.

Coltrane’in mirası

Spiritüel caz, 60’ların sonlarında otoriter toplumsal yapılara tepki olarak ortaya çıkan tek bir müzikal tür olmaktan ziyade, müziğin doğduğu içsel tutumun bir ifadesi oldu. Kendini serbest caz, avangart caz, modal caz veya üçünün bir karışımı olarak birçok farklı biçimde gösterdi. Esasen bu alt tür, John Coltrane ve onun her şeyden üstünü arayan müzikal mistisizm dünyasına bir giriş ve tüm zamanların en büyük caz kayıtlarından biri olarak övülen albümü A Love Supreme (1965) ile yolculuğuna başladı. Impulse! etiketiyle yayımlanan Coltrane’in dört bölümlük müzikal keşfi; ‘Acknowledgement’ (Kabullenme), ‘Resolution’ (Kararlılık) ‘Pursuance’ (Arayış) ve ‘Psalm’  (İlahi) kendi ruhani arayışının bir temsilini ortaya koydu. Hinduizm, Sufizm, Afrika tarihi ve Platon ve Aristoteles’in felsefelerini keşfederken OM (1967), Meditations (1966) ve Ascension (1966) gibi albümleriyle müziğine esrik bir hâl ve evrensel bilinç gibi daha ruhani unsurları dahil etti. Bu, caz için yeni bir keşif dünyasını araladı. 

Ruhani arayışların müzikal ifadesi

Coltrane’in ölümü, daha sonra eşi Alice Coltrane ve saksofonist Pharoah Sanders (her ikisi de son grubunun üyeleri) tarafından doldurulan ruhani ve yaratıcı bir boşluk bıraktı. Ancak bir yas döneminden sonra, piyanist olan Alice, eşinin dizdiği basamaklardan yükselerek spiritüel cazın öncülerinden biri oldu. Yasında Doğu dinlerine yöneldi, Journey in Satchidananda albümünü de Hindu gurusuna adadı. Spiritüel cazı Hint klasik müziğiyle birleştirdiği albümde tanpura, ud ve arp gibi Batılı olmayan enstrümanlar kullandı. Öyle ki arp kısa sürede müziğinin sembolü hâline geldi. Coltrane’ler özel hayatlarında kurtuluşu maneviyatta aradılar. Tanrı‘dan bahsettiklerinde, belirli bir dinin Tanrı’sını değil, tüm dünya dinlerini kapsayan ruhani bir evrenselliği kastediyorlardı. Bu arayışın çalışmalarına da nüfuz etti.

Pharoah Sanders, Archie Shepp ve Don Cherry gibi benzer düşünen sanatçılar, serbest cazın yoğunluğunu Afrika ve Hint müziğinden motiflerle birleştirerek aşkın olana ulaşmak için benzer yaklaşımlar benimsediler. Sanders, Coltrane’in evrenselci sesini büyütüp Tokyo’da kaydettiği Karma albümünden ünlü parçası The Creator Has A Master Plan ile hayatı kutladı. Her biri kendi hünerleriyle hem meditatif hem de kaotik sesler yarattılar. Zengin doğaçlamalarının kimlikli unsurları olan Afrika ve Doğu perküsyon enstrümanları aracılığıyla sınırlamaların anlamsız hâle geldiği üstün bir evrensel bilinç hayal ettiler. 

Kolektif bilinç ve kozmik uyum

Cazı ve Afrika müziğini ortak kılan ve bu kadar benzersiz yapan şey; en temelinde her müzisyenin bütüne katkıda bulunan belirli bir ritimle ilgilenmesi, böylece çok yönlü ritimler yani poliritimler üretmesi. Bir olabilmek için birin gücünü anlamak ve farkına varmak gerektiğini spiritüel caz tam da bu şekilde ruha üfler. Bunu topluluk olmayı öne çıkararak inşa eder. Onsuz spiritüel cazdan bahsedilemeyecek olan Sun Ra ve kolektifi Arkestra, bir komünal yaşam ve çalışma birimi olarak işlev görüyordu. Performansları fütüristik kostümler, dans, şiir ve izleyicinin de katılımını içeriyordu.

İcracı ve izleyici, bireysel ve kolektif deneyim arasındaki duvarları yıkan Arkestra ve modifiye edilmiş elektronik enstrümanlarıyla Sun Ra, müzikal evrenini uzaya taşıdı.

Siyah insanların Dünya’da asla huzur bulamayacaklarına ve başka gezegenlerde yaşamaları gerektiğine inanan Afrofütürist sanatçı; Mısırbilimini, bilim kurguyu ve radikal siyah politikaları birleştiren bütün bir kozmik felsefe geliştirdi. Kısacası halkı için bir ütopyayı göstermeye ve yaşatmaya çalıştı. 

Spiritüel cazın çağdaş yankıları

“Eski Afrika dönemlerinde en spiritüel müzik, seni harekete geçiren müzikti” diyor, Plunky. 60’larda olduğu gibi bugün de sanatçılar üretimlerini zamanlarının sosyal mücadelelerinden ayrı görmüyor. Özellikle, siyahlara uygulanan polis şiddetine bir başkaldırı olarak doğan Black Lives Matter hareketiyle spiritüel caz yakından ilişkilendi. Hareket, türün öz ve kolektif özgürleşme, direniş ve siyah bilinç temalarını daha fazla duyurmasına zemin hazırladı. Kendrick Lamar dönemin marşı sayılabilecek Alright parçasının da yer aldığı, serbest cazı benimseyen avant-rap albümü To Pimp a Butterfly’ı 2015’te halkıyla paylaştı. İki ay sonra, albüme önemli katkılar sunan saksafonist Kamasi Washington, The Epic albümüyle kendi spiritüel caz çağrısını yayımladı. Alice Coltrane ve onun keşif yolculuğundan etkilenen, türün çağdaş sesi Kamasi Washington gibi sanatçılar, müziklerini bu direnişle ilişkilendirdiler ve süregelen baskılara karşı mücadele eden yeni bir nesle iyi gelmeyi amaçladılar.

Müzik yazarı Joe Muggs spiritüel cazdan “her zaman bir yaklaşımdı, bir ses değil ve bu yaklaşım bile çok çeşitliydi. Rüya gibi ve meditatif olabileceği gibi özgür bir kakofoni seli de olabilir” şeklinde bahsediyor. Çağdaş sanatçılar, bugün bu çeşitlilik için Afrika kalıplarından elektronik prodüksiyona kadar sınır tanımayan ritim yelpazelerinden yararlanıyor. Eskilerin deneysel ruhunu onurlandıran çağdaş sesler, tanıdık türlerle bağlantılar kurarak spiritüel caza daha erişilebilir giriş noktaları yaratmaya ve sahneyi büyütmeye devam ediyor.

Örneğin, Nubya Garcia ve Moses Boyd gibi isimlerle Birleşik Krallık caz sahnesinin çağdaş spiritüel temsilcilerinden olan Shabaka Hutchings, daha önce Promises (2021) albümü için Pharoah Sanders ve Londra Senfoni Orkestrası ile buluşan İngiliz elektronik müzik yapımcısı Sam Shepherd (Floating Points) ile geçtiğimiz yıl bir araya geldi. Shabaka önderliğindeki Sons of Kemet’in Your Queen Is a Reptile (2018) gibi albümleri, kolonyalizm ve ırksal eşitsizlik konularını açıkça ele alırken Karayip ritimleri, Afrika etkileri ve serbest caz unsurlarını birleştirdi. Hutchings’in diğer projeleri de benzer şekilde kozmik temaları ve spiritüel boyutları keşfetti. Bu isimler, daha önce duymamış olsanız bile, sizi daha önce hiç gitmediğiniz yerlere götürebilme gücüne sahipler. 

This image has an empty alt attribute; its file name is LITERAL-980x251-v4_1.gif

Longing For Better Content?

No one belongs here more than you do.

Read thought-provoking articles that dissect everything from politics to societal norms. Explore critical perspectives on politics and the world around us.

Want more?

Also, you can follow us on Instagram

FacebookTwitterPinterestLinkedInShare
Literal
Written By
Literal

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

BECOME A LITERAL INSIDER
Join the list updates and exclusives: